MEMENİN İYİ HUYLU HASTALIKLARI
Memede ağrı (mastalji/mastodini)
Meme yakınmaları nedeniyle doktora başvuran hastaların yarısına yakını meme ağrısından şikayet eder.
Adet gören kadınlarda, genellikle adetten birkaç gün önce başlayan her iki memede dolgunluk, ağırlık hissi, hassasiyet ve ağrı şeklinde görülür. Adetin başlaması ile bu şikayetler birkaç günde kaybolur.
Bazen ağrı hissi daha belirgindir ve kişiyi rahatsız edici bir hal alır.
Periyodik (döngüsel) karakterde olan bu ağrı koltuk altına ve kolay yayılabilir, çoğu kez menapozla birlikte kaybolur.
Periyodik meme ağrısının nedeni kesin olarak aydınlatılamamakla birlikte salgılanan östrojen ve progesteron hormonlarının arasındaki ilişki
düzensizliği nedeni ile olduğu düşünülmektedir.
Periyodik olmayan meme ağrısı daha çok 40 yaş üzeri kadınlarda görülür, tek memede, belirli bir bölgededir. Memedeki kistler,
fibroadenomlar, süt kanallarındaki genişleme (duktal ektazi), yağ nekrozu ve sklerozan adenozis gibi memenin iyi huylu hastalıkları bu ağrıya neden
olabilir.
Bazen adetle ilişkisiz olarak, göğüs duvarı veya boyun kaslarından kaynaklanan ağrılar da yansıyan ağrı olarak memedehissedilebilir.
Hormonal değişiklikler (doğum kontrol hapı kullanımı, hormonal bozuklukla seyreden hastalıklar vs. ), psikolojik sebepler ya da aşırı kafein tüketimi de memede ağrı oluşturabilir.
Memede ağrı nadiren kanser belirtisidir, genellikle fibrokistik meme yapısına sahip kadınlarda daha belirgin olarak hissedilir.
Meme ultrasonu ya da mamografi ile ağrı nedeni ortaya koyulmaya çalışılır. Gerekli görüntüleme tetkiklerinde normal dışı hiçbir bulgu
saptanmayan hastalarda semptomlara yönelik basit önlemler almak yeterli olur, bu ağrıyı tamamen önleyen etkili bir tedavi henüz bulunamamıştır.
Meme başı akıntısı
Her iki meme başından kendiliğinden ya da sıkmakla, süt rengi ya da yeşil- gri renkli akıntı gelmesine normal durumlarda da rastlanabilir.
5 yıldan fazla doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda her iki memeden seröz ya da süte benzer akıntı gelebilir. Bazı kadınlarda menapoz
başlangıcında grimsi renkte akıntı gözlenebilir.
Antidepresan gibi ilaçların kullanımı, göğüs bölgesine olan travmalar ya da ameliyatlar da meme başı akıntısına neden olabilen durumlardır.
Ayrıca memenin sıkılması, sağılması, emilmesi gibi eylemler de meme başlarında akıntıya yol açar.
Ultrasonla herhangi bir patoloji saptanmamışsa herhangi bir tedavi gerekmez. Sadece meme başını sıkmamak ve akıntıyı uyarmamak gerekir.
Akıntı tek memeden, tek bölgeden, kendiliğinden geliyorsa patolojiktir. Patolojik akıntı seröz, seröz-kanlı ya da kanlı olabilir.
Bunun nedeni:
- yüzde 45 duktal ektazi (süt kanalının genişlemesi)
- yüzde 40 kanal içi papillom
- yüzde 12 kanser 'dir.
Tanı koymak için Meme Ultrasonu ve/veya Mamografi ya da MR veya duktografi gibi yöntemlerle akıntı gelen kanalın görüntülenmesi gerekir.
Görüntüleme sonucunda buna neden olabilecek bir lezyon saptanmamışsa ve akıntı birden fazla meme bölgesinden geliyorsa hasta takip edilir. Tek
bir bölgeden geliyor ve hastayı çok rahatsız ediyorsa o bölge/ kanal cerrahi olarak çıkartılır.
Kanlı akıntının sebebi kanal içi papillom ya da kanser ise cerrahi olarak lezyonlu bölgeyi çıkarmak gerekir.
Memenin iltihaplı hastalıkları (Mastit)
Emzirmeye bağlı mastit
Emziren annelerde meme başındaki çatlaklardan, yaralardan giren mikropların sütle dolu memede iltihap oluşturmasıdır.
Genellikle tek memede kızarıklık, ağrı, lokal ısı artışı olur. Özellikle bebeğin iyi emmediği ve iyi boşalmayan memelerde görülür.
Ultrason ile meme iltihabının abseleşip abseleşmediği kontrol edilir. Abse yok ise, bebeğe zarar vermeyen uygun bir antibiotik tedavisi, basit bir
ağrı kesici ve pompa yardımı ile sütü tam boşaltmak tedavi için yeterli olabilir, emzirmeye devam etmek gerekir, sütteki bakteriler bebeğe zarar
vermez. Mastitte tedaviye erken başlanırsa abseleşme olmadan iyileşme sağlanabilir.
Ultrasonda abse varlığı saptanırsa, cerrahi olarak abse boşaltılmalıdır. Benzer şekilde antibiotik tedavisine başlamak ve sütü boşaltmak gerekir.
Abse olmayan memeden emzirmeye devam edilir, abse olan meme pompa ile boşaltılır. Ek olarak emzirme dönemi sona erinceye dek meme başı
bakımı ve hijyenine dikkat edilmelidir.
Emzirmeye bağlı olmayan mastit
Emzirme dönemi dışında memede oluşan iltihaplardır. Memenin dış kısımlarında gözlenen infeksiyonlar daha çok menapoz öncesi kadınlarda
görülür. Genellikle diyabet, romatoid artrit, steroid kullanımı ve travma ile birliktedir. Ultrason ile abse saptanmazsa sadece antibiotik tedavisi yeterli
olurken, abse saptanması durumunda cerrahi tedavi gerekir.
Meme başı etrafında başlayan infeksiyonlar sigara ile ilişkili genç hastalarda görülür. Sigaranın meme başı ardındaki süt kanallarında tahribata
yol açtığı ve mikroplara karşı eğilimi arttırdığı düşünülmektedir.
Meme başı çevresinde tekrarlayan mastit, abse, koyu meme başı akıntısı, meme başının içeri çekilmesi ve iyileşmeyen fistül ile kendini gösterir (=
periduktal mastit= kronik piyojenik mastit= plazma hücreli mastit). Süt kanallarının genişlemesi hastalığın başlamasında ilk adımdır.
Bu kanallar içinde salgı birikir, kanal epitelinde ülserleşme ve kanal etrafında iltihaplanma sonucu mastit ve abse gelişir.
Meme başı etrafında kızarıklık, sıcaklık artması ve hassasiyet olur.
Bu abseler antibiotik tedavisi ile gerileyebilirler, genellikle cerrahi yolla ya da kendiliğinden drene olurlar. Meme başı altındaki abselerin tekrarlama
ihtimali fazladır, sigara alışkanlığı devam eden hastalarda genellikle tekrarlarlar. Sık sık tekrarlayan abse ile gelen hastalarda, meme başı ardındaki
genişlemiş süt kanallarını çıkarmaya yönelik ameliyat yapılır. Muayene bulgularında ya da görüntüleme tetkiklerinde kanser şüphesi varsa i
ltihaplı bölgeden mutlaka biyopsi almak gerekir.
Memede ele gelen kitle
Kistler
İçi sıvı dolu kesecikler olup süt kanalı bezlerinin genişlemesi sonucunda oluşurlar. Adetlerle ilişkili olarak kistler büyüyüp küçülebilirler, kendiliğinden kaybolabilirler.
Ultrason ile saptanan ince duvarlı basit kistler herhangi bir belirti vermiyorsa takip gerektirmez. Ele gelen veya ağrılı kistlerdeki sıvı enjektörle
boşaltılabilir, kanlı ise tahlil için patolojiye gönderilir. Şüpheli durumlarda kist çıkartılabilir.
İçerisinde yoğun bir sıvı ya da solid komponentler bulunan komplike kistler takip edilmeli, gerekirse biopsi ve aspirasyon sitolojisi yapılmalıdır.
Fibroadenomlar
Kadınlarda memede en sık görüler selim (iyi huylu) kitledir. Genellikle 20-30 yaş arası genç kadınlarda görülürler. Eğer çapı çok küçük değilse,
muayene esnasında memede düzgün sınırlı, yuvarlak ya da elips şeklinde, elin altında kolayca kayan bir kitle olarak ele gelir.
Aile hikayesi gibi risk faktörleri yoksa, basit fibroadenomlar meme kanseri riskini arttırmazlar, ama muayene bulgusu ve radyolojik bulguları
fibroadenomu düşündüren hastaların düzenli aralıklarla izlenmeleri gerekir.
Kompleks fibroadenomlarda;
Aile öyküsünde meme kanseri varsa
Filloides
Tüm meme tümörlerinin %1'inden azını oluşturan filloidesler, dev fibroadenomlara benzer. Ancak nüks etmesi ve başka organlara yayılmasıyla f
ibroadenomlardan ayrılırlar.
Kesin ayırım cerrahi olarak tüm kitlenin çıkarılması ve patolojik incelemeile konur.
Filloides tümörler, koltuk altı lenf bezlerine yayılmadığı için bu bölgeye yönelik girişim yapılmaz
Diğer solid selim lezyonlar(Lipom, yağ nekrozu, papillom vs)
-
Kötü huylu kitleler
-
Meme kanseri
MEME KANSERİ
Meme kanseri, süt bezleri ve süt kanallarındaki normal meme hücrelerinin değişime uğraması ve kontrol edilemez bir şekilde
çoğalıp kütleye dönüşmesiyle ortaya çıkar.
Tümörlü dokudan ayrılan kanser hücreleri kan ya da lenf dolaşımı aracılığıyla vücudun diğer bölgelerine gidebilirler (=metastaz).
Tüm yaşamı boyunca her 8 kadından 1'i meme kanserine yakalanmaktadır. Kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanseri erken evrede
yakalandığı takdirde başarıyla tedavi edilebilmektedir.
Bu nedenle kadınların;
-20 yaşından itibaren her ay kendi kendine meme muayenesi,
1- 3 yılda bir doktor muayenesi yaptırmaları gerekir (kadının taşıdığı risk faktörlerine göre muayene sıklığı değişebilir)
-40 yaşından itibaren her ay kendi kendine meme muayenesi, yıllık doktor kontrolü, 1-2 yılda bir mamografi (kadıın taşıdığı risk faktörlerine
göre mamografi sıklığı değişebilir)
- 50 yaş sonrasında her ay kendi kendine meme muayenesi, yıllık doktor kontrolü ve mamografi yapılması erken kanser teşhisi için
önerilmektedir. Taramalar sırasında henüz birkaç mm'lik, ele gelmeyen tümörler bile saptanabilir ve hastaya başarılı bir tedavi şansı sunar.
Meme kanserinde risk faktörleri
Meme kanserinin oluşumuna yol açan ya da oluşumunu hızlandıran birçok etken ileri sürülmektedir. Bu etkenlerle kanser arasındaki
ilişki, bazılarında belirgin biçimde ortaya konulurken, bazılarında hala süren tartışmalara neden olmaktadır.
- Meme kanseri kadınlarda daha sık görülür.
- 50 yaş üstü kadınlarda daha yaygın görülmekle birlikte her yaş kadında
ortaya çıkabilir.
- Özellikle anne tarafından 1. derece akrabalarında (anne, anneanne, teyze gibi) meme kanseri hikayesi olanlarda risk daha yüksektir.
- Erken yaşta adet görme ve geç menapoz, östrojen hormonuna maruz kalma süresini arttırdığı için, kanser riski de göreceli olarak artar.
- Çocukluk çağında, başka nedenlerden dolayı göğüs bölgesinin ışınlanmış olması meme kanseri görülme sıklığını arttırır.
- Bir kadının bir memesinde daha önce kanser gelişmiş olması, ileride diğer memesinde de kanser gelişmesi riskini yaklaşık 2 kat arttırır.
– Geçirilmiş meme biyopsisi sonucunda saptanan orta dereceli hiperplazi, atipik duktal hiperplazi, lobuler karsinoma insitu varlığı kanser görülme
riskini arttırır.
- Yağ bakımından zengin gıdalarla beslenme ve kilo alma, özellikle menapozdaki kadınlarda kanser riskini arttırır.
Meme kanserinin bulguları
- Ele gelen kitle (bu kitleleri yüzde 80’i iyi huylu olmakla birlikte ayırıcı tanı için ultrason ve gerektiğinde biyopsi yapmak gerekir.)
- Meme başından kendiliğinden kanlı akıntı gelmesi (bazı meme kanserlerinin bulgusu olabileceğinden mutlaka nedene yönelik tetkikler
yapılmalıdır)
- Meme başının içeri çekilmesi (yaşamın belli bir döneminde meme başının içeri çökmesi veya her iki meme başında asimetri ortaya çıkması)
- Meme cildinde değişiklikler (meme cildinde belirli bir bölgede derinin kalınlaşarak portakal kabuğu görünümünü alması, ciltte uzun süre devam
eden kızarıklık, yara, sertleşme, deformite meme kanserinde görülebilen bulgulardır.)
Meme kanserinin tanısı
Tarama amaçlı yöntemler
Hiçbir meme yakınması olmayan hastalarda;
- Hastanın kendi kendini muayene etmesi
- Doktor muayenesi
- Mamografi erken evre kanseri yakalayabilmek için kullanılan yöntemlerdir.
Mamografi tetkikiyle, kitle ele gelmeden yaklaşık 2 yıl önceden meme kanseri oluşumları yakalanabilir. Mamografiden alınan radyasyon dozu son
derece düşüktür, dijital mamografilerde bu doz daha da düşer.
Radyasyona bağlı kanser oluşma riski mamografide ve özellikle 40 yaşın üzerindeki kadınlarda yok denecek kadar azdır.
Özellikle meme dokusu yoğun olan kadınlarda mamografinin duyarlılığı oldukça düşüktür. Bu nedenle bu tip meme dokusuna sahip kadınlarda
taramada mamografi ile birlikte meme ultrasonunun da kullanılması gerekir.
Tanı amaçlı yöntemler
Hastanın kendi kendini muayene etmesi esnasında saptadığı bulgulardan yola çıkarak yapılan ve tanı koymayı amaçlayan yöntemlerdir;
Meme ultrasonu (US)
Radyasyon içermediğiden dolayı 35 yaş altı tüm kadınlarda ilk tercih edilen inceleme yöntemidir.
- Hamile ya da emzirmekte olan kadınlarda
- Kitlenin solid/ kistik ayırımını yapmak amacıyla
- Memede enfeksiyon bulguları olanlarda
- Meme yapısı yoğun olanlarda mamografiye ek olarak
- Mamografide ya da elle muayenede şüpheli bulguları olanlarda
- Meme şikayeti olan erkek hastalarda
- İlave olarak koltuk altı bölgesini de değerlendirmek amacıyla
- Kist duvarı incelemesi (papiller kistik tümörlerde) amacıyla kullanılır.
Mamografi
40 yaş üzeri kadınlarda meme kanseri tarama ya da tanı amacıyla kullanılır.
Memede kitle, mikrokalsifikasyonlar, parankimal deformite, asimetrik yoğunluk artışı ve cilt bulgularını ortaya koymak amacıyla yapılır.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR)
Rutin bir tarama tetkiki olmayan MR;
- Meme kanseri saptanan ve meme koruyucu cerrahi planlanan hastalarda, ameliyat öncesinde meme içinde birden fazla kanser odağı olup
olmadığını araştırmak
- Mamografi, US veya elle muayenede saptanan kuşkulu bir durumu aydınlatmak
- Meme kanseri nedeniyle tedavi görmüş hastaların takibinde, şüpheli durumlarla ameliyat sekellerini birbirinden ayırmak
- Tarama amaçlı olarak, yüksek riskli kadınlarda meme kanseri olup olmadığını belirlemek
- İleri evre meme kanseri saptanan hastalarda, kemoterapinin başarısını değerlendirmek amacıyla kullanılır.
Histopatolojik inceleme
Çoğu meme kanseri, lokal anestezi altında yapılan iğne biyopsileri ile teşhis edilebilmektedir.
- İğne biyopsileri:
- ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB)
- kesici iğne biyopsisi (tru-cut biyopsi)
- vakum biyopsisi
- Cerrahi biyopsi
Meme kanserinin tedavisi
Cerrahi tedavi
Ameliyat, hastaların yüzde 70'ini başarılı bir şekilde iyileştirir. Geri kalan yüzde 30'luk kısımda hastalık tekrarlayabilir.
1-Memeye yaklaşım:
1- Mastektomi (tüm memenin alınması)
2- Lumpektomi (sadece hastalıklı bölgenin çıkarılması = meme koruyucu ameliyatlar)
2-Koltuk altı lenf bezlerine yaklaşım
Memenin tümünün alındığı ameliyatlar (mastektomi)
- Tanı konulduğunda tümöral kitle büyükse ve lumpektomi yapılması durumunda geride kalacak olan meme dokusu estetik olarak tatmin edici
olmayacaksa
- Birden fazla odakta tümör bulunuyorsa
- Tümörün lokalizasyonu meme başını çıkartmayı gerektiriyorsa
- İleri evre tümörlerde meme koruyucu cerrahi uygulanmaz, memenin tamamı çıkarılır.
Meme koruyucu cerrahi (Lumpektomi= geniş eksizyon)
Meme koruyucu cerrahi, kitleyi çevreleyen normal doku ile birlikte memenin bir kısmının çıkarılmasıdır, kadınların göğüslerini kaybetmeden başarılı
bir şekilde tedavi olmalarını sağlar.
Meme koruyucu ameliyatların güvenli olduğu, 1970'li yılların sonu 1980'li yılların başında kanıtlanmış, 1990'ların başında ise bu tip ameliyatlar çok
yaygınlaşmıştır.
Günümüzde kadınların bilinçlenmesi ve erken tanı yöntemlerinin daha aktif kullanılması sonucunda meme kanseri daha erken evrelerde tespit
edilmekte ve yüzde 70 oranında meme koruyucu ameliyatlar yapılmaktadır.
Meme koruyucu cerrahi
- tümör/ meme oranı uygun
- erken evre (evre I-II )
- ufak çaplı
- tek odaklı tümörlerde
- ameliyat sonrası radyoterapi görebilecek hastalara uygulanır
Eğer kanser kütlesi ele gelmeyecek kadar küçükse ya da rutin tarama esnasında şüpheli bulgular saptanmışsa, ameliyat öncesinde US ya da
Mamografi altında kitleye ya da şüpheli bölgeye tele bağlı bir iğne batırılır, cerrah ameliyatta bu teli takip ederek iğnenin ucundaki kanser şüpheli
dokuyu çıkarır.
Çoğu kanser, memenin bir kısmında başlar ama diğer kısımlardaki hücrelerde de olabilir. Bu nedenle, meme koruyucu cerrahi uygulanmış
hastalara, memenin diğer bölümlerinde gizlenmiş olması muhtemel hücreleri yok etmek için ameliyattan sonra ek olarak radyoterapi (RT) uygulanır.
Koltuk altı lenf bezlerine yönelik cerrahi
Ameliyatla memedeki kanserli doku ya da tüm meme dokusu çıkarılabilir ama bu kanseri tümüyle ortadan kaldırmaya yetmeyebilir.
Asıl tehlike kanser hücrelerinin bulundukları kütleden koparak lenf ya da kan dolaşımına karışmaları ve diğer organlarda büyümeye
başlamalarıdır ( lenf bezleri,karaciğer, kemik, akciğer vb). Yolunu kaybetmiş bu kanser hücrelerini öldürmek için ameliyattan sonra hastalara
kemoterapi ya da hormon tedavisi uygulanmaktadır.
Hangi hastaların bu ek tedavilere ihtiyacı olduğunu belirlemek için, ameliyat esnasında meme kanserinin büyük kısmının ilk yayıldığı yer olan
koltuk altı lenf bezlerini incelemek gerekir.
Geçmişte hastalığın evresini belirlemek için, koltuk altı lenf bezlerindeki tutulumu saptamak ve lokal kontrolü sağlamak amacıyla koltuk altındaki
tüm lenf bezleri çıkarılırdı (aksillar diseksiyon). Bu işlemin kolda şişlik (lenfödem), omuz kısıtlılığı, kolda kuvvet kaybı ve uyuşukluk gibi rahatsızlık
veren yan etkileri vardır. Bu nedenle günümüzde, sadece tümör hücrelerinin bulunması en muhtemel lenf bezlerini çıkartma yöntemi geliştirilmiştir
( sentinel lenf nodu biyopsisi= bekçi lenf düğümü biyopsisi)
Sentinel lenf nodu biyopsisi
Bu teknikte, ameliyat öncesinde tümörün bulunduğu memeye radyoaktif madde enjekte edilir. Ameliyat esnasında radyoaktif madde dedektörü
yardımı ile yüksek radyoaktif madde aktivasyonu veren lenf bezi veya bezleri ( sentinel lenf bezi) çıkartılarak ameliyat esnasında incelenmek üzere
patolojiye gönderilir.
(Ameliyat esnasında mavi boya kullanılarak da sentinel lenf bezleri işaretlenebilir). Sentinel lenf bezinde kanser hücrelerine rastlanırsa koltuk
altındaki tüm lenf bezleri çıkarılır (aksiller diseksiyon).Aksine, bu lenf bezinde kanser hücresine rastlanmamışsa diğer lenf bezleri de temiz kabul edilir
ve koltuk altına ek bir işlem uygulanmaz.
Sentinel lenf bezi biyopsisi yüzde 95 oranında doğru sonuç vermektedir.
Cerrahi sonrası ek tedaviler (Kemoterapi, radyoterapi, hormon terapisi)
Koltuk altı lenf bezlerine yayıldığı durumda ameliyattan sonra ilave sistemik tedaviler gerekir.
Çıkarılan dokuda yapılan incelemelerde kanserli dokuların hangi tip tedaviden yarar göreceği belirlenir. Eğer kanserli doku Östrojen ve
Progesteron hormon reseptörlerine sahipse hormonal tedavi uygulanır. (5 yıl boyunca Tamoxifen)
Vücudun diğer bölgelerindeki kanserli hücreler için kemoterapi uygulanması gerekir. Bu işlemde kullanılan birkaç farklı ilaç mevcuttur.
Meme kanserinde kemoterapi- hormonoterapi protokollerinin uygulanması için karar verirken, hastanın yaşı, tümörün boyutu, biyolojik ve patolojik
özellikleri göz önüne alınır.
- Meme koruyucu cerrahi uygulanmış hastalarda
- Koltuk altı lenf bezi tutulumu varlığında
- Bölgesel ve lokal ilerlemiş hastalarda kemoterapi sonrasında (ender olarak da ameliyat öncesinde) radyoterapi
yapılır.
- Mastektomi uygulanmış bazı hastalarda tümör çapı, tümöre ve hastaya bağlı faktörler, lenf bezlerinin tutulumu değerlendirilerek göğüs duvarına
radyoterapi uygulanabilir
- İleri evre hastalarda kemik, beyin, yumuşak doku metastazı saptanması durumunda, hastayı rahatlatıp şikayetlerini gidermek amacıyla destek
tedavi olarak da radyoterapi yapılabilir.